“Bir insan bir toplumu değiştirebilir mi?”

Eskiden bu soruya verilen yanıt çoğunlukla “hayır” olurdu.

Bugün ise bu soruya sabah kahvesini paylaşarak gündem belirleyen, bir kampanya başlatarak yasa tasarılarını etkileyebilen, milyonlarca takipçiye seslenen bir grup cevap veriyor: influencerlar.

Evet, ilk bakışta sadece makyaj videoları, seyahat vlogları ya da “günaydın” story’lerinden ibaret gibi görünebilirler. Ama bir adım geri çekilip tabloya daha geniş bir açıdan baktığımızda, onların aslında toplumsal roller üstlendiğini — hem de hiç de hafife alınmayacak biçimde — görmek mümkün.

Etki Alanı: Algı Yönetiminden Karar Mekanizmalarına

Edelman’ın 2024 Trust Barometer raporuna göre, Z kuşağının %63’ü influencer’ların kamuoyunu yönlendirme gücüne, %49’u ise sosyal konulara dair farkındalık yaratma potansiyeline sahip olduğunu düşünüyor.

Bu oranlar, birçok politik figür ve geleneksel medya kurumunun önünde.

Greta Thunberg, henüz bir öğrenciyken başlattığı “Fridays for Future” hareketiyle yalnızca çevre politikalarını değil, Birleşmiş Milletler gündemini de etkiledi.

Türkiye’de ise Refika Birgül gibi isimler, yemek tariflerinin ötesine geçerek yerel üretim, gıda israfı ve sürdürülebilirlik gibi konuları toplumun mutfaklarına taşıyor.

Bir Reklam Yüzünden Fazlası

Markalar için bir ürün yerleştirme yüzü, medya için reyting garantisi, toplum içinse dijital kanaat önderi…

Influencer’lar artık sadece “tanınan” değil; tanındıkları için sorumluluk üstlenen bireyler haline geliyor.

Tıpkı bir zamanlar gazeteciler için “4. kuvvet” denildiği gibi, influencer’lar da dijital çağın sivil sesi hâline geliyor.

Ancak bu gücü bir kartvizitle değil, topluluklarının güveniyle kazanıyorlar.

Bu nedenle artık kimin daha çok konuştuğundan çok, kimin daha çok dinlendiği önem taşıyor.

Kim sadece görünmüyor, aynı zamanda iz bırakıyor?

Gösteri mi Gerçek mi?

Uşak Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, gençlerin influencer içeriklerinden doğrudan etkilenmediklerini düşünseler bile, paylaşımlarında bu içeriklerin filtrelerinden, pozlarından ve anlatım tarzlarından yararlandıklarını ortaya koyuyor.

Yani etki, birebir taklit değil ama görsel kültür ve anlatı düzeyinde dolaylı bir iz bırakıyor.

Bu da influencer etkisinin artık taklit değil, esinlenme boyutunda işlediğini gösteriyor.

Sözün Özü

Influencer’lık artık bir meslek tanımından çok daha fazlası.

Bu unvan, bir topluluğu dinleme, onunla empati kurma ve onun adına harekete geçme becerisini temsil ediyor.

Bu rolü hakkıyla taşıyanlar, yalnızca algoritmalarda değil, hafızalarda da yer ediniyor.

Hazır olmayanlarsa, dijital dünyanın hızla değişen akışında tozlu bir gönderi olarak kalıyor.

Ve bu dönüşüm bize bir şeyi daha kanıtlıyor:

Toplumu değiştirmek için artık bir kürsüye değil, bir kameraya ve samimiyete ihtiyaç var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir